Haruki Murakami
EdebiyatRoman
Ciltlibitirildi
Ayda üs kurulan bir çağda, insanların hâlâ kömür çıkartmaya devam etmesi, Aomame için çok daha şaşırtıcıydı.
Yaşamaya devam etmenin anlamı bu, dedi Aomame kendi kendine. İnsanlara ümit veriliyor, bu ümidi bir yakıt gibi kullanarak kendilerine amaçlar ediniyor, ömürlerini sürüyorlar. İnsan, ümit olmadan yaşamını sürdüremez. Fakat bu havaya para atmakla aynı. Yazı mı gelecek, tura mı gelecek? Para yere düşmeden anlaşılmaz.
Elit insanların hiç de az olmayan bir kısmı kibirli, sinsi ve çarpık karakterli kişilerdir, bu çok iyi bilinen bir gerçek. Adeta bile isteye toplumun genelindeki şiddet dağılımından daha fazla pay almayı arzuluyorlarmış gibi.
Şu dünyada ipe sapa gelmez şeyler yapan insanların sayısı iyi şeyler yapan insanlardan çok çok daha fazla.
Zengin bir insan için nadir rastlanan bir durumdu. Uşikava'nın bildiği kadarıyla zenginler kadar vergi ödemekten nefret eden kimse yoktu.
Yalnızlık, asit haline gelerek insanı eritir.
Benim hapishaneye girmişliğim yok. Bir yerlerde uzun süre gizlenmemi gerektiren bir durum da olmadı. Öyle bir durum çıkmayınca Kayıp Zamanın İzinde'yi okumanın zor olduğunu söylüyorlar.
Çok uzun zamandır akciğer kanseri olasılığı hakkında düşünmemeye karar vermişti. Düşüncelerini yoğunlaştırabilmesi için nikotinin yardımı gerekiyordu. Kaderin iki üç gün sonra bile ne getireceği bilinmezdi. On beş sene sonraki sağlık durumu hakkında endişelenmeye gerek de yoktu öyleyse.
Aya bu şekilde en son ne zaman bakmıştım acaba? Büyükşehirde telaş içinde koşturup dururken, sürekli yere bakarak yaşar hale geliyoruz. Gökyüzüne dönüp bakmayı unutarak.
İnsan yaşamı, yalın bir kurguya sahiptir, ama soyutlanmış değildir. O yaşam, bir yerlerde başka bir özel yaşamla bağlıdır.
İnsanın yaşamını sürdürebilmesi için bu türden şeyler gerekir. Sözcüklerle tam olarak açıklanamayan anlamlı sahneler.
Aomame dairede yeniden göz gezdirdi. Sanki model ev gibi, düşüncesi geçti aklından. Temiz, derli toplu, gerekli her şey var. Fakat kişiliksiz, yabancı, yalnızca sahte. Eğer böyle bir yerde ölecek olursam, pek hoş bir ölüm olacağını söyleyemem. Fakat sahne dekorunu hoşa gidecek bir şekilde değiştirsem bile, bu dünyada hoşa gidecek bir ölüm diye bir şey var mı ki? Böyle düşününce nihayetinde bizim yaşadığımız dünyanın kendisi de, devasa bir model evden farksız değil mi? Girer, oturur, çay içip, pencerenin dışarısındaki manzarayı izler, zamanı gelince teşekkür ederek çıkıp gideriz. Oradaki tüm mobilyalar, kandırmacadan başka bir şey değil. Pencereden görünen ay bile kâğıttan yapılmış sahte bir şey olabilir.
Çark, sert sesler çıkartarak bir diş boyu ilerledi. Bir kez ilerleyen çark geriye dönmez. Dünyanın kuralı bu.
Açıklanmadığı zaman anlayamıyor olman, ne kadar açıklanırsa açıklansın anlayamayacağın anlamına gelir.
O, burada değil. Fakat olmayan biri yok olamaz. Verilmemiş sözler tutulamaz.
Doğum şeklini seçemezsin, ama ölüm şeklini seçebilirsin.
Silah, bir insanı öldürme, yaralama amacıyla üretilir. Ne kadar dikkat edersen o kadar iyi olur. Bu dediklerimi duyup biraz aşırı temkinli olduğumu söyleyenler, dalga geçenler olabilir. Fakat gerçek hayatta saçma kazalar meydana gelebilir. Bu yüzden insanlar ölebilir. Büyük yaralar alabilir ve bunları yaşayanların çoğu da temkinli insanlara gülenler arasından çıkar.
Tibet çarkıfeleği gibi. Çark döndükçe değerler ve duygular azalıp artar. Bir pırıl pırıl parlar, bir karanlığa gömülür. Fakat gerçek aşk, çarkın merkezinde kımıldamadan kalır.
Yapanlar bir mantık uydurarak, yaptıklarını meşru göstererek unutabilir. Görmek istemedikleri şeylerden bakışlarını kaçırabilir. Fakat mağdur taraf unutamaz. Bakışlarını da kaçıramaz. Anılar anne babadan çocuğa aktarılır. Dünya dediğin şey Aomame, birbiriyle çelişen anıların sonu gelmez savaşıdır.
Ne de olsa burası resmi daire. Herkes işleri gereğinden fazla karmaşık hale getirdiği için alıyor maaşını.
Bizim belleğimiz kişisel bellek ve ortak bellekten oluşur," dedi Tengo. "Bu iki bellek birbirine sımsıkı bağlanmıştır ve tarih, ortak belleğin bir ürünüdür. Bu gasp edilecek olursa ya da yeniden yazılacak olursa, gerçek benliğimizi koruyamaz hale geliriz.
Dürüst olmak gerekirse, benim bu türden gizemli cemaatlere hiç merakım yoktur. Çok eski zamanlardan beri, bu tür düzenbazlıklar dünyanın her yerinde zaman zaman ortaya çıkmıştır. Başvurulan yöntem hep aynıdır. Yine de, her zaman insanları etkilemeyi başarırlar. İnsanların büyük çoğunluğu gerçeklere inanmak yerine, gerçek olmasını arzuladıkları şeylere inanırlar. Bu insanlar gözlerini ne kadar açarlarsa açsınlar, aslında hiçbir şey görmezler. Böyle insanları düzenbazlıkla kandırmak da bebek avutmaktan farksızdır."
Fakat doğru dürtüler, ortaya her zaman doğru sonuçlar çıkartmaz. Dahası, tecavüzde hedef yalnızca bedenle sınırlı da değildir. Şiddet her zaman gözle görülecek şekilde ortaya çıkmadığı gibi, her yara da kanamaz.
Hamile kalıp çocuk yapmanın kadınlar için tek yaşama amacı olduğunu söylüyor değilim. Nasıl bir yaşam seçeceği, herkesin kendine kalmış bir şeydir. Fakat bir kadının, kadın olarak doğal hakkının, birileri tarafından daha kadın bile olmazdan önce zorla elinden alınmasının affedilmez bir şey olduğunu söylemeye çalışıyorum.
Tengo henüz Fuci Dağı'na çıkmamıştı. Tokyo Kulesi'ne bile çıkmamıştı. Bir gökdelenin terasına çıkmışlığı dahi yoktu. Eskiden beri yüksek yerler ilgisini çekmezdi. Tengo neden böyle olduğunu düşündü. Belki de hep adım attığı yere bakarak bir yaşam sürdürdüğü içindi.
Aile içinde karılarına ya da çocuklarına şiddet uygulayanlar, hep zayıf karakterli adamlardır. Zaten zayıf oldukları için, kendilerinden daha güçsüz insanları kurban seçerler.
Şelaleden düşeceksek bile, şık bir düşüş olsun.
Yürekten sevdiğin bir insan varsa, bir kişi olsun yeter, hayatın kurtulmuş demektir. O seni sevmese bile.
Bu, bekâretin kaybedilmesi gibi yüzeysel bir şey değildi. Sorun insanın ruhunun kutsallığıydı. Oraya çamurlu ayaklarla girmeye hiç kimsenin hakkı yoktu. Üstelik çaresizlik insanın içini yiyip bitirebilirdi.
Bu, yaşam tarzıyla ilgili. Sürekli kendini koruma kararlılığı sergilemek gerek. Saldırıya maruz kaldığında, karşındakinin merhametine sığınmayı kabul etmek, insanı bir yere götürmez. Güçsüzlük duygusunu gerektiğinden çok kabullenmek insanı bitirir.
Kömür "kirli" bir enerji kaynağıydı ve çıkartılması da tehlikeli bir çabayı gerektiriyordu.
Bulunduğu yere ait değilmiş gibi giyinerek, belki de kendi çapında dünyaya bakışını ifade etmeye çalışıyordu.
Bu dünyada boşluğu doldurulamayacak tek bir kişi bile yoktur. Ne kadar bilgili, ne kadar yetenekli olursa olsun, mutlaka bir yerlerde yerine geçecek bir kişi vardır.
"Sonuçta," dedi yaşça büyük kadın arkadaşı, "herkes dışlanan azınlık tarafında olmaktansa, dışlayan çoğunluk tarafında olunca rahat ediyor. Karşı tarafta olmadığı için seviniyor. Hangi çağda, hangi toplumda olursa olsun temelde aynı. Çoğunluğun içinde olunca, eziyet haline gelen şeyleri düşünmeye gerek de kalmıyor."
Nasıl bir deha sahibi olursan ol, bir kap aşa muhtaç kalabilirsin, ama önsezilerin güçlüyse aş derdin olmaz.