Çünkü asıl titreten ve öldüren şey Gece vaktinde kalbimizin dönüşmesidir Gündüz vakti taşıdığımız taşlara.
Bize burada sadece biraz cam kırığı, Biraz taş, biraz toprak verirler: Çünkü bilirler ki çiçeğin bir yaprağı Alelade bir adamın bile derdine derman olur.
Birden fazla hayat yaşayanı Birden fazla ölüm bekler.
İçimizden bir parça kopmuştu, Ve o kopan şeyin adı Umut’tu.
Ey inleyen rüzgâr! Biz ne yaptık Ki bunları görmeye mecbur kaldık?
Dünya döner, Ama sakat kalır zincirlenen bilekler
Ne hoştur meşe’nin, karaağacın yaprakları, Bahar mevsiminde yeşeren dalları; Ama ne fenadır görmek darağacını, Ve köklerindeki yılan ısırıklarını: Ve dinç de olsa, cılız da olsa, o adam, Mutlaka ölecek, gençliğine doyamadan!
Peki kim dayanabilir darağacında Boynunda kendir ilmekle durmaya, Ve gökyüzüne son bir defa Celladın elleri arasından bakmaya?
Ne ellerini ovuşturdu, ne gözyaşı döktü, Ne etrafına bakındı, ne hasretle bitap düştü, Yalnızca havayı içine çekti, sanki Havada bir şifa, bir derman varmış gibi; Öylece ağzını açtı, ve içti güneşi Güneş sanki şarapmış gibi!
Bu adam sevdiğini öldürmüştü, Ve bu yüzden de ölmüştü. Ve herkes öldürür sevdiğini, Bunu böyle bilin, Kimi hazin bir bakışla öldürür, Kimi latif bir sözle, Korkaklar öperek öldürür, Yürekliler kılıç darbeleriyle!