Şeytan ve Genç Kadın

Şeytan ve Genç Kadın

Paulo Coelho

Roman

E-Kitap

bitirildi

Yaşlılar, geçmişin ve gençliklerinin hayalini kurar, artık kendilerine ait olmayan bir dünyaya dalgın dalgın bakar, komşularıyla sohbet etmek için fırsat ararlar.
Gök gürlemesi yalnızca bir doğa olayı. Tanrı insanlarla konuşmak isteseydi, böyle dolaylı yolları seçmezdi.
Önce şunu söyleyeyim: Vaatlere inanmamalısınız. Dünya vaat doludur; zenginlik, günahlardan kurtuluş, bitmeyen aşk.
Kendisini alıp götürmeye gönüllü olan ilk erkekle –onun için hiçbir şey hissetmese bile– Bescos’tan ayrılmaya hazırdı. O adamı sevmeyi öğrenirdi nasılsa, aşk da bir zaman sorunu değil miydi.
Seks, para, güç, vaatler... Ancak Chantal şaşırtıcı bir açıklama beklermiş gibi davrandı. Erkekler üstün taraf olmaktan tuhaf bir zevk alırlar, oysa çoğu kez, davranışlarının nedeninin açık seçik anlaşıldığını bilmezler.
İnsanın doğasıyla ilgili. Eğer kışkırtılırsak sonunda bu kışkırtmaya karşı koyamayacağımızı keşfettim. Koşullara bağlı olarak dünyadaki herkes kötülük yapmaya hazırdır.
İnsanın düşlerini gerçekleştirmesine engel olan iki şey olduğunu anlamıştı: Birincisi, düşlerin zaten asla gerçekleşemeyeceği inancıydı, ikincisi de kader çizgisinin ansızın tersine dönmesiyle bu düşlerin ansızın, en beklenmedik anda gerçekleşebilir olması. Bu gibi anlarda insan, nereye götürdüğü belli olmayan bir yola girmekten, bilmediği tehlikelerle dolu bir yaşamdan, alışık olduğu şeylerin bir daha dönmemek üzere kaybolabileceğinden korkar.
İnsanlar hem her şeyin değişmesini isterler hem de her şeyin hiç değişmeden sürüp gitmesini.
Ne kadar önemli olduklarını anlamıyorlar. Dünyanın neresinde olursa olsun, bir insan çatalını ağzına götürebiliyorsa bunu Bescoslular gibi sabahtan akşama kadar durup dinlenmeden çalışan, zanaatkâr, çiftçi ya da hayvan yetiştiricisi olan insanlar sayesinde yapabildiğini bilmiyorlar. Bizler büyük kentlerde yaşayanlardan daha gerekliyiz dünyaya, yine de onların karşısında kendimizi aşağı, kompleksli ve işe yaramaz görüyor, öyle hissediyoruz.
İyi ile Kötü’nün yüzü aynıdır. Her insanın yoluna ne zaman çıktıklarına bağlıdır.
Oysa “iyilik” diye bir şey yoktur, ne korkakların yaşadığı yeryüzünde, ne de bizi kötülükten korusun, diye ömür boyu kendisine yalvarabilmemiz için dünyayı düşüncesizce ıstırapla dolduran Yüce Tanrı’nın Cenneti’nde.
İyi yürekli adam rolü oynamak, yalnızca hayatta tavır almaktan korkanlara özgü bir şeydi. İnsanın, kendinin iyi olduğuna inanması, başkalarına karşı çıkmaktan ve haklarını savunmak için savaşmaktan çok daha kolaydır.
Dünya kurulduğunda haksızlık da bir tutamdı. Ama her yeni kuşak, ne önemi var, diye düşünerek biraz biraz üstüne ekledi, görün bakın şimdi ne durumdayız.
Belki de dünyada silah tüccarlarından daha kötüsü olmadığını düşünüyorsunuzdur. Kuşkusuz haklısınız. Ama taş devrinden beri gerçek olan bir şey var: İnsan silahtan yararlanır; ilk başlarda hayvanları öldürmekte yararlandı, sonra da başkalarını egemenliği altına almak için. Dünya tarım olmadan, hayvan yetiştirmeden, dinsiz, müziksiz var olabilir, ama silah olmadan asla.
Tanrı’nın bile bir cehennemi varsa ve bu cehennem insanlığa duyduğu sevgi ise, o zaman herkesin cehennemi, elini uzatsa tutacağı yerdedir, yani ailesine duyduğu sevgide.
İnsanın sahip olabileceği en değerli şeyi yitirmiştim ben: insanlara duyulan güveni.
Toplumun istediği gibi davranılmasını sağlayan, yasalara uyma arzusu değildir, cezaya duyulan korkudur. Hepimiz darağacını içimizde taşırız.
Çinlilerin inancına göre şeytanlar, cezalarını çekmiş olanların ruhlarından başka bir şey değildi; Bu durumda böylece şeytanların ortaya çıkışına ilişkin tek inandırıcı açıklamayı da Çinliler yapmış oluyordu. Bu ruhlar kötülüğü bizzat kendi bedenlerinde tattıkları için kötüydüler, sonu gelmeyen sonsuz bir intikam döngüsü içinde kötülüğü başkalarına aktarmak istiyorlardı.
Kaybedecek bir şeyi olmayanlar, Cennet’i filan düşünmezler.
“Tanrı’yı bağışlamak,” dedi Yabancı. “Durmadan yapan ve sonra da yıkan acımasız bir Tanrı’yı bağışlamak.”
Yanılıyorsunuz Peder. Siz cennetteydiniz ama bunun farkında değildiniz. Dünyada pek çok insan da böyledir. Mutlu olmayı hak etmediklerini sanarak en büyük sevinci bulabilecekleri yerlerde keder ararlar.
Sevip de karşılığında sevilmeyi beklerseniz boşa zaman harcamış olursunuz.
Kötü asla İyi’yi ortaya çıkarmıyordu, herkes buna sıkı sıkıya inansa da.